Akceviz’den öğrendiklerim
Dinlemesini bilirsen, herkes bir öğretmendir. - Ram Das
Bitkilerin her birinin farklı şifalar taşıdığını biliyoruz. Evrende hiçbir şeyin rastlantısal olmadığına ve bir amaca hizmet olarak bulunduğuna inanıyorum.
Yaşadığını hissetmek olma halindeysen mümkün. Olma hali ise bağlantıda olmak demek. Gözünün gördüğü ya da görmediği her şey ile bağlantıdayız. Hangileri ile bağlantımızı güçlendirip, hangileri ile zayıflatacağımız bizim kararımız.
Çoğu insanın kendini yakın hissettiği ve korumak istediği bir doğa parçası vardır. Kimileri için bu hayvanlardır, benim değerlim ise bahçemdeki Akceviz ağacı. Nesli tükenmekte olan bu ağaçla olan hikayemin nasıl başladığı başka bir yazının konusu.
Ağaçlara sarılmak adetimdir her ormana gittiğimde. Kocaman gövdesine sarılıp, kalbimi yaslarım dev ulu ağaçlara. Biz insanların dili, bitkilerin dünyasının dilinden bambaşka. Bitkilerin bizi en samimi ve yalın halimizle hissedebildiklerini düşünüyorum. Bitkiler dünyasına kanal olabilmek için saygı ve sabır gerekli. Bitkiyle iletişime onun rızasını almadan giremezsiniz. Onun şifasının saklı olduğu frekansını, kodunu ancak temiz bir kalple dinlerseniz size açacaktır.
Sırtımı yaslayarak yapacağım meditasyonlarım beni onun dünyasına her gün bir adım daha yaklaştıracaktı. Akcevize bakarak geçirdiğim saatlerde içime hisler dolmaya başladı. Akceviz usul usul şifa dolu bilgisini fısıldadı.
Akceviz’in yaprakları incecik bir dala bağlantıda olan bir grup yapraktan oluşur. Her bir ince dal bir yapraktır aslında. Güz geldiğinde yapraklar bağlı oldukları ince dalla beraber toplu olarak düşerler genellikle. Her bir yaprak dalında 11-9-7-5 yaprak tanesi beraber tek bir yaprak ailesini oluşturur. Dalın ucunda her zaman tek bir yaprak, arkasında ise dalın iki tarafında aynı boğumdan bağlanmış ikili yaprak sıralamaları vardır. Bu yaprak sıralaması ve bütünlüğü, aileyi temsil eder. Her bir yaprak tanesi dalı ve diğer yapraklarla beraber bir arada bir ünite oluşturur. Birbirlerine olan bağları yadsınamaz ama aynı zamanda da her bir yaprak tanesi tek bir yapraktır, her biri ayrı bir bireydir.
Bu birlik ailemizin, yakın çevremizin önemini hatırlatır. Kendimizi ait hissettiğimiz aile, kökenimiz, atalarımız ile bağlantımız aynı yaprakların dal ile olan bağlantısı gibi, yaşamımızdaki bağlantılarımızı gösterir. Birliğin bir arada olmanın önemini. Birlikte hareketin yaşamı zenginleştirdiğini, bereketlendirdiğini. Bize ait olan her şey aynı zamanda grubunda bir parçasıdır. Ait olduğumuz grubun her anlamdaki zenginliği, bizim de zenginliğimizdir. Birlik ve beraberlik hayatın zorluklarına göğüs germemizi kolaylaştırırken, mutluluklarımız sevinçlerimiz de sevdiklerimizle paylaştıkça artar. Sarsılmaz bir birliği hissetmek bizi güçlü kılar. Nasıl hatalar ya da düşüşler yaşanırsa yaşansın, bir bütünün parçası olduğunu bilmek bizim zorlukların üstesinden gelişimizi kolaylaştırır. Bu bireyselliğin yok oluşu değil aksine bireyselliğin güçlenmesine katkı sağlar. Ailesinin koşulsuz desteğini hisseden bireyler, daha atak, özgür ve cesaretli olur. Dalın yapraklarında en ön tarafında yer alan yaprak, her ailenin bir öncü atasını yada anasını temsil eder. Cinsiyeti ne olursa olsun ata, ailesi, topluluğu için öncü olandır, kabilenin başıdır. Arkası sıra gelen çift yapraklarda hayatı bir eşle beraber yaşamanın birliği güçlendirdiğini gösterir. Bu tek tek yapraklardan oluşan dal yaprak, sadece biyolojik anlamda ailenin değil, küçük gruplardan oluşan birbirini destekleyen toplulukların, hayatımızda yer vermemizi öğütler.
Akcevizin gövdesi oldukça sert ve kalın olmasına rağmen güzel bir desen içerir. Baklava desenini andıran dokusu gövdeyi sarar. Rengi açıktır, açık bej, gri tonlarındadır. Kabuğunun güzelliğine rağmen, Kuzey Amerika’nın çetin kış koşullarına uyum sağlamıştır. Kabuğunun güzelliği sert koşullara dayanmasına engel değildir.
Yaşadığımız çevre, olaylar bizi olgunlaştırır. Akceviz’in gövdesi gibi yıllar içinde yapımız değişir ve sertleşebilir. Ancak bu yine de çevremize güzellik ve iyilik sunmamıza engel değildir. Nezaket ve kalp kırmamak her zaman bir erdemdir. Her ne yaşamış olursak olalım, bu çevremize iyilikle yaklaşmamak için engel değildir. Yaşadığımız her olay iyiliği ve güzelliği büyütmek için bir fırsattır. Nezaketi, iyiliği, güzelliği her zaman yansıtabilir ve yaşayabiliriz.
Meyvesi çok tatlı bir ceviz türüdür. İngilizce’ de aynı zamanda Butter nut, yani tatlı ceviz olarak da adı geçer. Meyvesinin olgunlaşması zaman alır ama zamanı geldiğinde cömertçe meyvelerini paylaşır. Kimin sevip, sevmediğine, kimin takdir edip etmediğine bakmadan paylaşır.
Bizler de öğrendiklerimizi, biriktirdiklerimizi yani meyvelerimizi zamanı geldiğinde insanlıkla paylaşmalıyız. Nesilden nesille aktardığımız hikayelerimiz insan evriminin en önemli parçasıdır. Hikayelerimizi anlatmakta cömert olmalıyız. Özellikle de biz de iz bırakmış, belki zamanında incitmiş, eğilip, bükülmemize vesile olmuş olan hikayelerimiz, insanlık için, insanlığın evrimi için değerli hikayelerdir. Bildiklerimizi paylaşmalıyız ki, bizden sonraki nesil bizim bıraktığımız yerden devam edebilsin.
Akceviz, cevizlerinin beğenilmeyeceğini düşünmez, bundan kaygı duymaz, o sadece yapması gerekeni yapar. Kimin faydalanacağını, takdir edilmeyi umursamaz. Biz de bu hikayeden kim ne yarar sağlar ki diye şüpheye düşmeden, hayatımızın bize sunduğu öğretileri paylaşmalıyız. Bu hikayelerin ne zaman kime kalbine nasıl dokunacağını kestirmemiz mümkün değildir. Ulaşıp, ulaşmaması da ikinci derecelidir. Akceviz meyvesini sunar, olgunlaşan meyve dalından düşer. Bu meyve sincaplara, insanlara besin olabilir, toprakta eriyip yeni bir fideye dönüşebilir. Bunların hiçbiri olmayabilir de. Ama akceviz yine de meyvelerini sunar, sonucuna bağlanmaz. Evrende beklentisizce sunulan hediyeler, hiçbir zaman karşılıksız kalmaz. Hediyesini sunanın en büyük tatmini yapması gerekeni yapmış olmasıdır. Görevini yerine getirmiştir ve bu bütüne yaptığı katkı, evrensel sonsuzluğa kattığı damla onun damağındaki en tatlı nektardır.
Akceviz kış geldiğinde yapraklarını döker. Hayatımızdan çıkması gerekenler tam zamanında çıkacaklardır. Her şey olması gerektiği zamanda gerçekleşir. Yapraklar doğru zamanda büyüyeceği gibi, zamanı gelince de düşeceklerdir. Bizlerin hayatına da farkında olsa da olmasak, bilerek ya da bilmeyerek insanlar girer, çıkar, olaylar yaşanır, biter. Bu rastlantısal gözüken her olay aslında tek bir amaca hizmet eder. Bizim ruhsal olarak büyümemize. Zamanı geldiğinde vedalaşmayı olgunlukla kabul etmek gerekir. En güzel anılarımızın merkezinde bulunanlar bir başka zamanda artık bizimle olmayabilirler. Vedaları her zaman kabul etmesi kolay olmasa da, bu durumu kabul etmeyip isyan etmek, sadece olgunlaşmamızı, tekamülümüzü geciktirir. Olması gereken her şey olması gereken zamanda olur. Kendimizin bir parçası olduğunu düşündüklerimizle vedalaşmak zamanı geldiğinde, bu dönem bize yeni bir olgunluk fırsatı sunar. Artık miadını doldurmuş konularla, kişilerle, anılarla helalleşebilmek büyümemize imkan sağlar. Asil şekilde veda edebilmek bir erdemdir. Vakti geldiğinde veda edebilmek bizim yeniye adım atabilmemizi sağlar.
Kışı yapraksız geçiren Akceviz’in, yaprakların sağladığı koruma ve konfordan mahrum kalır. Hayatına devam edebilmesi için gereken içsel direncini, gücünü sağlam tutabilmesi gerekir. Yazın dallarına ve meyvelerine akan öz suyu, kışın köklerine yönelir.
Kış mevsimi bizim için de muazzam bir içe dönüş fırsatı tanır. İçe dönüş, kendimizle yüzleşebilmemizi, kendimizi analiz etmemizi, olaylara farklı pencereden bakabilmemizi sağlar. Tamamladığımız dönemi analiz edebilmemiz, bir sonraki dönem için daha sağlıklı adımlar atabilmemiz için gereklidir. Kış mevsiminin güneş ışığını az alan günleri ve uzun geceleri içsel yolculuklar için idealdir. Tohumlar her zaman karanlıkta büyür. Yeni başlangıçlarımıza yön verecek fikirlerimiz de kışın olgunlaşır. Aynı baharda ekilecek olan bahçenin planlamasının yapılması gibidir bu durum. Hasat zamanı gözden geçirilerek, kışın doğru planlama yapılır. Böylelikle çabalar doğru hedeflere yönlenir. İçsel yolculuk ve analiz adeta yeni bir yapılanmaya fırsat tanır.
Bu özel zaman, yani kışın ortası, kış gündönümü ile ilkbahar ekinoksu arasındaki yarım noktayı simgeleyen 2. Şubat dünya çapında geniş çapta kutlanır. Farklı adları vardır: Imbolc (Galler), Candlemas (Hristiyan). Yeni Yıl (Tibetçe, Çin), Tu Bi-Shevat (Yahudi), Tanrıça Festivalleri: Brigit, Brighid, Brigid (Kelt), Groundhog Day (Kuzey Amerika).
Diğer bir coğrafyada ise Nuh Tufanı'ndan Kur'an ve Tevrat'a, Gılgamış Destanı'ndan Yunan mitolojisindeki Glankos Efsanesi'ne kadar birçok antik kültür ile Anadolu ve Orta Asya Türkleri, Kürtler, Zazalar, Fars, Afgan, Hint, Arap, İbrani vb. birçok halkın mitolojisinde yer alan Hızır, Anadolu’da Alevilerin sevinçli ayı, Ocak ayından Şubat ayının sonuna kadar sürer.
Tüm kültürlerde, kış eskiyi temizleyebileceğimiz ve yeniye yer açabileceğimiz bir arınma ve yenilenme zamanıdır. Baharın köşede olduğu umudunun zamanıdır.
Filizlenme, şifa, yeni başlangıçlar, yeniden doğuş, tohumları ekmek ve hayal etme zamanıdır.
Bir ağacın kökleri ne kadar derinse, dalları o kadar yükseğe ulaşabilir. Kendi içimize, kendi özümüze ne kadar yakınlaşabilirsek, o derece yüksek titreşimli tesirlere açık hale gelebiliriz. Ancak hiç bir ağacın kökü çivi gibi dimdik şekilde dikey olarak büyümez. Kökler yatay şekilde de kısmen de olsa ilerler. Bizim de yükselişimiz, tekamülümüz kesintisiz şekilde yüksek titreşimlerin tesirinde olarak gerçekleşmez. Değişik alanlardaki tecrübelerimiz derinleşmemizi yani tekamülümüzü destekler. Bazen hata olarak değerlendirdiğimiz, tekamülümüze direk olarak etkisini göremediğimiz deneyimlerimiz dahi aslında bizi desteklemek içindir.
Bahçemdeki Akceviz ağacı da, diğer tüm Akceviz ağaçları gibi Avrupa’dan gelen virüsten etkilenmiş. İnglizce’de Butternut crank olarak geçen virüs gövdesinde yarıklar oluşturmuş. Ancak o türünün %90’nını öldüren bu virüse karşı mücadelesini bırakmamış. Bu mücadelesi şimdi alınan örnekler üzerinde yapılacak olan çalışmalar ile onu türünün devamı için bir ümit haline getiriyor.
Bizlerin de hayatımızda karşılaştığımız güçlüklere karşı vereceğimiz mücadelemiz, sadece bizim değil tüm insanlığın kaderini etkileme potansiyeline sahiptir.
Hiçbirimiz iyiye, güzele, vicdanlıya yönelik verdiğimiz emeklerin boşuna olduğu düşüncesine kapılmamalıyız.
Zamanı geldiğinde tüm çabalar karşılığını bulur.
En beklenmedik emek, tüm insanlığa ışık olur.
Comments